Oyun grubunun ortasında o an yaşanır... İki minik el, aynı kırmızı kamyona uzanır. Ve o kaçınılmaz, o yürekten gelen haykırış duyulur: "BENİM!"
Bir ebeveyn olarak bu anlarda kendinizi çaresiz hissetmeniz, "Neden paylaşmayı öğrenemiyor?" diye endişelenmeniz çok doğal. Hemen müdahale edip "Hadi ama, arkadaşınla paylaşmalısın" deme içgüdüsüyle hareket ederiz. Oysa bu anlar, bir "problem" anından çok, çocuğunuzun sosyal ve duygusal gelişimindeki en hayati derslerden birinin başlangıcıdır.
Manisa Özel Gülce Ülkü Anaokulu olarak biz, bu "kriz" anlarını birer "fırsat" olarak görüyoruz. Burası, çocuklarımızın arkadaşlık kurmanın, empati yapmanın ve paylaşmanın ne demek olduğunu, hayatın en güvenli laboratuvarında, yani oyunun içinde deneyimledikleri yerdir.
Paylaşmak Neden Bu Kadar Zor? Bir Çocuğun Gözünden Dünya
Öncelikle şunu kabul etmeliyiz ki üç yaşındaki bir çocuk için "paylaşmak", bir yetişkinin anladığı gibi fedakarlık veya nezaket demek değildir. Onun dünyasında, o an elinde tuttuğu oyuncak, benliğinin bir uzantısıdır. Onu bir başkasına vermesi istendiğinde, kendinden bir parçayı vermesi istenmiş gibi hisseder. Bu, bencillik değil, gelişiminin son derece doğal bir parçası olan "benmerkezci" düşünme biçimidir. Henüz, bir oyuncağı verdiğinde onun geri geleceğini veya arkadaşının ne hissedeceğini tam olarak kavrayamaz.
Bizim görevimiz, bu doğal gelişim basamağını yargılamak değil, ona bir sonraki basamağa tırmanması için sevgiyle rehberlik etmektir.
Oyunun İçine Gizlenmiş Sosyal Beceriler Atölyesi
Arkadaşlık İnşa Etmek
Okul öncesi dönemde arkadaşlık, ortak ilgi alanları ve birlikte keyifli vakit geçirme üzerine kuruludur. Paylaşmayı öğrenmek, bu arkadaşlıkların temel harcıdır. Bir oyuncağı paylaşabilen, arkadaşının sırasını bekleyebilen bir çocuk, diğer çocuklar tarafından daha çok tercih edilen bir oyun arkadaşı olur. Bu da onun sosyal kabulünü ve kendine olan güvenini artırır.
Manisa anaokulumuzda, her "Benim!" krizinin, gelecekte kurulacak sağlam dostlukların ve güçlü bir karakterin temelini attığına inanıyoruz. Amacımız, çocuklarımıza oyuncaklarını zorla paylaştırmak değil; onlara paylaşmanın, tek başına oynamaktan çok daha keyifli olabileceğini ve bir arkadaşla birlikte gülmenin en değerli hazine olduğunu hissettirmektir.